YURTTAŞ ENERJİSİ

YURTTAŞ ENERJİSİ

Sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş yapmak ve gerçek bir iklim politikası oluşturmak için enerji sistemimizi tamamen yenilenebilir bir sisteme dönüştürmemiz gerekiyor. Bu dönüşüm aynı zamanda “enerji demokrasisi” amacına ulaşmak için de iyi bir fırsat. Yeşil Hareket 70lerde nükleer santrallere karşı çıktığında, bunun sadece nükleer enerjinin ekolojik riskleri yüzünden olmadığını hatırlayalım. Bu protesto aynı zamanda, tasarım itibariyle merkezîleştirilmiş ve yukarıdan aşağıya bir enerji sistemine itirazdı. Basitçe, nükleer santrallerin askerî üs gibi idare edilmesi gerekirken rüzgar türbinleri topluluk mülkiyetli olabilir. Ayrıca fosil yakıtlar da sadece belirli alanlarda bulundukları için merkezîleştirmeye ihtiyaç duyar ve enerji bağımlılığına yol açar. Bunların aksine, güneş ve rüzgar dünyanın her yerinde elde edilebilir. Bu sayede dayanışmaya dayalı, dağıtık ve birbirine bağlı sistemlere olanak sağlanır. Teknolojik gelişmeler artık merkezsizleştirilmiş enerji sistemleri için pek çok olanak sağlaıyor, bu da demokratik bir şekilde organize edilebilir. Yurttaş kooperatifleri ve yerel yönetimler, kamu-sivil ortaklığı oluşturmak için önemli bir role sahiptir. Faydalı teknolojik gelişmelerle birlikte, iyi haber şu ki gerekli enerji dönüşümü için halk (işletmelerden ve çoğu zaman devletlerden daha fazla) öncü oldu ve olmaya devam ediyor. Danimarka’nın kuzeyinde küçük bir köyde, planlanan nükleer santrale alternatif olarak ilk rüzgar türbinini inşa edenler vatandaşlardı; şimdi (40 sene sonra) hem ulusal olarak hem de REScoop (Avrupa Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri Federasyonu)’nda örgütlendiler. Çalışmalar, 2050’ye kadar AB hanelerinin yaklaşık %45’i kendi yenilenebilir enerjisini üretebileceğini ve üçte birinden fazlasının enerjilerini yenilenebilir enerji kooperatiflerinden karşılayabileceğini gösteriyor. Bu bölgesel ekonomik kalkınma için büyük bir fırsat yaratır, çünkü yerel yenilenebilir enerji projeleri, o bölgeden olmayan özel şirketlerin sahip olduğu projelere kıyasla sekiz kat daha fazla değer katar. Bu parlak geleceğin ihtimali, Avrupa Yeşil Vakfı’nın uluslararası ENERJİ DEMOKRASİSİ: Enerji Sistemini Değiştirmek projesini desteklemesindeki önemli sebeplerden biridir. Bu projede Birleşik Krallık, Yunanistan, Makedonya ve Belçika’dan Yeşil vakıflar deneyim ve düşüncelerini paylaşmakta; yenilenebilir ve demokratik enerji sistemine geçiş için politika önerileri geliştirmekteler. Bu yayında, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerin deneyimlerinden yola çıkarak demokratik enerji rejimi kavramını geliştirdik. Yapılması gereken çok şey olsa da, bu iki ülke yenilenebilir bir gelecek için azimli yollar çizdi. Halk ve yerel yönetimler arasında yeni bir tür işbirliği önemi rol oynuyor. Bu projenin başka bir kısmıyla ilgili bir yayında okuyabileceğiniz üzere, Birleşik Krallık’ta vatandaşlar yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmaktayken, hükümetler sürdürülebilir amaçlara sözde bağlılık gösteriyor. Bir bakıma Belçika’daki durum İngilizlerdekiyle kıyaslanabilir (aynı zamanda da ondan farklıdır), ulusal düzeydeki iddialı politika planları eksik ama aktif vatandaşlar kendilerini olumlu bir şekilde örgütlüyor. Kısaca, kamu ile siviller arasında verimli bir sinerji yaratacak farklı ve daha iyi politikalara ihtiyacımız olduğu kesin: demokratik enerji rejimini gerçekleştirmemizi ve bunu zamanında yapmamızı sağlayacak politikalar.

Yayın Tarihi

Şubat – 2020

Yayın Türü

Diğer Yayınlar