Eski Duyuru / Haber, Kapasite Geliştirme Eğitimleri

Afrodit Adsal ile Enerji Demokrasisi Eğitimi Gerçekleşti

Yeşil Düşünce Derneği’nin kapasite geliştirme eğitimlerinin dördüncüsü olan ve İklim Krizi ve Yenilenebilir Enerji Çalışma Grubu tarafından online olarak düzenlenen ‘Enerji Demokrasisi ve Türkiye’de Enerji Politikaları’ eğitiminin ilk bölümü 15 Ağustos Cumartesi günü gerçekleşti. Derneğin bu yılki yenilenebilir enerji üzerine düzenlenen ikinci kapasite geliştirme eğitiminin ilk bölümünün konuğu ise Kardelen Afrodit Adsal oldu. Adsal konuşmasında adil dönüşüm, adil yenilenebilir enerji, enerji demokrasisi ve Türkiye’deki enerji dönüşümü konularına değindi.

İhtiyaç mı, lüks mü?

Gün geçtikçe etkisini artarak hissetmeye devam ettiğimiz iklim krizi ve Covid-19 pandemisi ile ülkelerin ekonomilerindeki hızlı kötüye gidiş sonucunda gündelik hayatlarımızda yaşadığımız sorunlar da artmaya devam ediyor. Ancak, dünyanın birçok yerinde bu sorunlara karşı üretilmeye çalışılan çözümler ve ihtiyaç duyulan dönüşümün önemi de gün geçtikçe artıyor. Bu ihtiyaç duyulan çözümlerden ve dönüşümlerden yola çıkarak, Kardelen Afrodit Adsal ile gerçekleştirdiğimiz eğitimimizde Enerji Demokrasisi ve Türkiye’de Enerji Politikalarını konuştuk. Öncelikle birey olarak kişilerin ne kadar adil tüketim alışkanlıklarının olduğunu tartışarak başlayan eğitimde, dört kişilik bir ailede dört tane araba varsa bunun ihtiyaçtan kaynaklı mı yoksa lüks mü olduğuna değinen Adsal, bu düşünce pratiğinin farklı ölçeklerde yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Örneğin, dolaylı olarak sebep olduğumuz, yaşadığımız şehirdeki karbon ayak izimizden, çalıştığımız firmaya kadar hareketlerimizin olumsuz sonuçlarını azaltmaya başlamadan ve alışkanlıklarımızı değiştirmeye çalışmadan sadece sistemin değişmesini bekleyemeyeceğimizin önemini vurguladı.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının adil kullanımı

Vatandaşların yenilenebilir enerji kaynağının kullanılmasını talep etmesiyle dönüşümün kalıcı olmasının sağlanabileceğinden bahseden Adsal, Türkiye’de rüzgar enerjisi karşıtlığının az olmasının değerlendirilip yerelde özel istihdamlar ve teşvikler ile rüzgar enerjisinin üretiminin kalıcı olarak devamlılığının sağlanabileceğine değindi. Aslen rüzgar enerjisi için yapılan yatırımların 2010-11 yılları arasında uygulanmaya başlamasıyla şu anda zaman zaman enerjimizin %16’sını karşılayacak kadar enerji üretmeye başladığımız bu enerji kaynağının, kurulumlarda mevcut bazı teknik hatalarının giderilmesiyle üretilen enerji kapasitesinin artırılabileceğini söyledi.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının sadece verilen teşvikler ve para hırsı için yapılırsa, en çok kurulduğu bölgedeki yerel halkın olumsuz sonuçlardan etkilendiğinin altını çizen Adsal örneğin, biyogazı temizlemede kullanılan yanlış kimyasallar yüzünden verimli tarım alanlarının yok edilebildiğinden ya da biyokütle enerji santrali kapatılırsa geriye sadece üzerine betondan ev dikilebilecek bir alan kaldığından bahsetti. Yanlış yatırımlar ve planlamalar sonucunda, daha sonraki projeler için özellikle yerel halk olmak üzere insanlarda güvensizliğe ve önyargılara sebep olduğunu vurguladı. Bunu önlemek için bu projeler yapılmadan ilk olarak gerçekten ihtiyaçtan ötürü mü, yoksa para odaklı bir yatırım mı diye düşünülmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye’de verimsiz enerji üretiminin ve yanlış planlamanın çok yaygın olduğuna değindiği konuşmasında, güneş enerjisinin 6,2 GB üretim kapasitesinin olduğunu ancak yatırımlar para kazanmak hırsıyla etraflıca düşünülmeden yapılırsa, verimli tarım arazilerinin üzerinin betonla kaplanarak güneş enerjisi tarlalarına çevrildiğini söyledi. 

Bu sorunların önüne geçmek için ihtiyaç ve potansiyel oranında uzun soluklu planlamalar yapılmasının önemine değinirken, ön değerlendirmelerde ekosistemin zarar görmemesi için daha etkili adımlar atılması gerektiğinin altını çizdi. Örneğin, hem köyden kente göçü azaltmaya çalışıp, hem de o alana yapılan hidroelektrik santrali ile akan dereleri kurutursanız, toprağı verimsizleştirirseniz ve o alanı insanların ne tarım ne de hayvancılık yapabileceği bir yere çevirirseniz, o insanların yaşamlarına orada devam etmesinin beklenemeyeceğine değindi. Bir mühendis olarak yapabileceklerinizin sonu olmasa da insanların yaşamlarını olumsuz etkileyen faktörleri göz önünde bulundurmazsanız, sizi yazılım üreten bir robottan ayıran bir fark olmayacağını söyledi.

Enerji Demokrasisi

Afrodit Adsal, Enerji Demokrasisi kavramının son 10-15 yıldır konuşulmaya başlanan yeni bir konu olduğunu belirtti. ‘Eylemler sonucunda mı, yoksa süreç ile mi enerji demokrasisine ulaşacağız?’ sorusuna, buna bir sonuç olarak bakarsak bu yolda her şey mubahtır gibi yaklaşılabilir ve bu yaklaşım birçok zincirleme soruna sebep olabileceğini söyledi. Onun için Enerji Demokrasisine bir süreç olarak bakmamız gerektiğini ve herkesi bir noktaya taşıyacak ama bireylerde negatif bir etki de yaratmayacak bir sistem olarak değerlendirmemiz gerektiğini vurguladı.

Adsal ayrıca, Enerji Demokrasisinin vatandaşlara ulaşmadığı takdirde yalnızca aracı kurumlar ile sağlanırsa, bu aracı kurumların ortadan kalktığı durumunda sürekliliğin sağlanamayacağına değindi. Herkesin kendi yerel pratikleri doğrultusunda enerji kaynaklarını dönüştürebiliyor olmasının gerekliliğinin altını çizen konuşmacı, birincil olarak kararlardan etkilenecek kişilerin söz hakkı sahibi olmasının önemini vurguladı. Enerji Demokrasisinin örneğin enerji kooperatifleri aracılığıyla olabileceğini değinirken, kısa ve uzun vadeli planlamalar ile karar verilmesinin gerekliliğinden bahsetti.

Ek olarak, Enerji Demokrasisi ile alakalı daha detaylı bilgi sahibi olmak için ’Yurttaş Enerjisi:Enerji Demokrasisini Gerçekleştirmek’’ belgesine buradan ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın